10 Aralık 2009 Perşembe

şeytanın bacağı nasıl kırılır?



bu aralar, çok sıklıkla şeytanlarımı kaçırtıyorum..öyle keyifli yaptığım her beklenmedik ani şok eylemimle iyi bir şey yapıyorken buluyorum kendimi..Mevlana Celaleddin Rumi dememiş mi : tevazu da toprak gibi ol! '' alçakgönüllük hiç moda değil oysa insancıklar arasında,burnunun kılını aldırmamak gibi iğrenç bir deyimde aynı iğrençlik megalomanyasından türeyen insan bozması egoist varlıkların yapışkan sümüklü domuzcuk burunlarından türemiş olduğu kesin!herkes pekbi mağrur,omuzlar daima dimdik,bakışlar buzdan kesmece kaskatı,donuk,duygusuz..güzel olan her ne varsa yaşamın bulmakta zorlandığımız hangi eksik karelerinde gizli acaba diye hayıflanmalara bir son verip o ünlü şeytanın bacağı çatır çutur kırılır efendim! nasılmı? tabi ki bismillahla önce!cadalozlukta benden aşağı kalmayan bir hanımefendiyle günün birinde nasıl oluveripte sıradan gündelik konuşmalar hararetli atışmaya dönüştüğüne pek tabiki o anın boğuculuğu içinde kavrayaman ben çok sonradan anlamıştım ki yine oyuna getirilmiştim.kışkırtmaca politikalarını,entrika çıkarma eylem basamaklarını pek bir sinsilikle çok çok iyi bilen sevimsizlikte kara listemde olan arka-daşım nasıl becerdiyse kafamın tasını attırmayı başarmıştı. aslında hiçte kötü yapmadığını aksine pek bir iyi olduğunu düşündüm sonra sonra..alta kalırmıyım densizliklerini kusmazmıyım,vs.vs olan oldu..güzel bir söz düellosunda galibiyetimi omzuma attığım rakibime her bir yönden derin darbelere maruz bıraktığım gibi çektim gittim oracıktan..aradan serin sular aktı,derin ırmaklar çağladı..kendi kabuğumda sıcacık yuvamda,cıvıltıları hiç tükenmeyen yavrukuşlarımla güzel günler geçiredururken ben-ceğiz,meğer düşman hattında kaynayan kazanlar pekbi fokurdamaya devam etmiş,boş durulmamış cephe cephe gezilip içine düşmem gereken kuyular kazılmaya çalışılmış..ama ne hacet!öyle iyi yürekli,iyilikten başka bir davranışı görülmemiş biri için arkasından çevirilecek dümenler ancak kendi çapı çevresinde döner olduğu yerdede kalır alimallah!hal böyleyken ve bilebildiklerim ancak bu kadarken bir öğlen arası yaptım yapıcağımı!tevazuda toprak ol,toprak ol! ilk adımı atabilen kahramandır! sözlerini çok duydum geçip giden boşlukta..hadi aman sen de deyip aldım ahizeyi elime; ima,art niyet içermeyen nasılsınız,sağlık sıhhat dileyen içerikte bir telefon görüşmesi yapıverdim bahsi geçen hatunla!oldu bitti! yine başarmıştım..skor: 2- 0 dı! hiç bir şey kaybetmemiştim üstelik..tebrik mesajlarımıda heybeme doldurmuş,cümle alemden aferin de almıştım..içim mi, içim o insanlıktan nasibini bana yönelik tutumlarına çevirememiş,her ne alıp veremediği varsa benimle,hasetliğinden bunaltmış biri olan arka-daşımla görüşme mecburiyeti olduğu kadar görüşüp durumları idare edeceğimle dolu sadece..duygusallık,samimiyeti yedeğe alınacak onunla karşılaşıldığında;mesafeli mümkünse uzak durulacak pek tabiki..bana 2 sene zarfında ne zararlar verdi mektuplar dolusu malzeme var derûnumda..neden?dedim durdum daima..ama artık noktayı,ünlemi koydum en nihayetinde,altını çizdiği dostları da var bu yazıcının üstünü çizdiği adına arka-daş bile demekte zorlandığı..okuyucu içinde eminim..hepimiz aynıyız çoğu konuda..anlaşamadıklarımızla da yaşamayı öğrenmeliyiz oysa..öyle yükses volume çıkmanın lüzümu bile olmamalı üstelik;ne gerek var canım..seni dikkate almayan,hassasiyetlerini umursamak ne kelime canını acıtmayı amaç edinmiş birisi için değermi incinmeye,değermi nedenini irdelemeye,o yaptığıyla zevk almaya çalışadursun,boğulsun bohemliklerinde..artık zarar vermesine izin vermek yok!
hayat ara sıra kötülükler içinde olacak ki iyilik yapabilmenin fırsatı doğsun.iyi olanla anlaşmak kolaydır,kobralarla dans etme sırası şimdi..ben flütü kaptım bile,öyle kıvırttıracağım ki çıngıraklıya hem o keyifle müziğe aldanıp rakkas edecek,hem izleyenler alkış tutacak hem ben yılanı kafese sokana dek eğlenceyi yöneteceğim,nasıl ama :))

20 Kasım 2009 Cuma

bizim için cuma nın anlamı...



cuma sabahları daima güzel anılarla doludur,öyle güzel bir gündür ki güzel geçmesi için dünya alem birlik olur adeta..bu sabahta civcivlerimle marş marş,şarkı türkü,soru cevap,kıkırdama gülmece eşliğinde yol alıyoruz kreşimize doğru,evden dışarı adım atmanın o güzel canım havanın yüzlerimize tatlı tatlı çarpmasının,işine gücüne bizler gibi koşturan insanların temposuna eşlik edercesine varıyoruz en sonunda kreşimize..öyle alıştık,öyle eğleniyoruz ki artık ayrı ayrı,son adımlarımız koşturmacaya dönüşüyor ibrahim de gülden de önce ben giricem sınıfıma önce ben! tartışmalarını daima gülden kazanıyor,eğlenceyi kaçırıcam anne diye diye de hızımıza hız katarız hergün..bugünse ana kapının hemen ardında bahçenin girişindeki sarı yapraklarla dolu güzelim ağaçlar bizi yapraklarını adeta yerlere yağdırırcasına karşıladılar..öyle hoş bir andı ki attık kendimizi bahçeye kollarımızı açtık dönüyoruz ağaçların altında,yaprak yakalamaya çalıştık anın zevki yüzlerimize yayıla yayıla..onlar yakalayamayınca hemen bir destek hoppalasıyla yere uzanan dalları sallayıp yeni yaprakları yağdırdılar üzerlerine sırayla..o tatlı anın büyüsüne kapılmıştık,keyfimize diyecek yoktu..tadında bıraktık eğlenceyi yine yarıştık kapıyı açmada..
yine güzel bir sabah sonrası güzel bir kapanışla karşıladık haftasonunu,öğleye kadar onlar kuzu kuzu arkadaşları,öğretmenleriyle birlikte oldular..hülyacıkla geceden kalma annesi yarım kalmış düşlerini kovalama telaşsızlığında mışıl mışıl öğleyi buldular..evde macera devam eder,artar eksilmez sevinçler,birbiri ardına eklenir nice güzel günler,babamıza doyamadığımızdan haftasonunu iple çeker minik gönüller,yüreğinde sevgi taşıyan herkese benden haftasonu boyunca diliyorum  sıcak ,samimi gülüşler,katıksız sevinçler...
sevgilerimle

19 Kasım 2009 Perşembe

''mim''



evvett,blogger olmamın yegane nedeni :canım arkadaşım esra beni mimlemiş..bir yılın özeti gibi bir şey mimlenmek..hemen sorularımı cevaplıyayım:
1) Bloğuma neden bu ismi verdim ?
önce ne isim vereyim ne isim vereyim diye düşünürken,beynim aynı anda yüzlerce temayı uçuşturdu zihnimde,matrix'in şifreleri akıyor gibi hissettim bir an..blogumun adı kendimce olmalıydı,yaşantımı özetlemeliydi,bir enerjisi,çekim gücü,albenisi olmalıydı,sıradan olmamalıydı..anneliğimya da öğretmen oluşum' dan ziyade içinde kendinin dahi sayısını kestiremediği  sayısız kimlik barındırmalıydı,çünkü farkedildiğinde her bakış sahibi bişeyler bulabilmeliydi..illa ki paylaşıma açık oluşumu,hümanistliğimi ele vermeliydi..3 sayısı içeren bikaç söz grubu denedikten,olmadıktan sonra çok bilinen bu isim ortaya çıkıverdi..

2) Bloğu yazarken attığım star tribi?

yazarken yer,içer keyiflenirim..aquarius'um ya bol sıvı tüketirken görebilir herkes beni..mineral water,nescafe içerim genelde..gece yazabiliyorum..yavrularımın gece maceralarına gülerek koşuyorum,çünkü hiçbiri kendi derdinden haberi yok ben se ne çok onlarla doluyum,her birinin her  tribini bizzat star tribi!

3) En son satın aldığın garip şey ?



çocukların renkli kağıtları çok çabuk bitmeye yüztutuyor hemen kırtasiyelerde bulurum kendimi,boyalarını,ufak tefek gereçlerini yedeklerim hemen..enteresan eşyalar bulmakta üstüme yoktur,insanlar genelde girdikleri dükkanda ihtiyaçları olan şeye odaklanırken ben optik tarayıcı misali gözden geçiririm tüm eşyaları..yakınlarda makedonya ya ait şeylerle dolu bir mini marketten 5 cm çapında macedonia amblemi aldım.iğneledim askeri yeşili uçarı çantama..ayrıca iki kırmızı biberden kalp ortaya çıkan bir resimden oluşuyor bu rozet.. I LOVE MACEDONIA!

4) Şeker gibi olduğun anlar :
 kanımdaki şeker oranına eş düzeyde tatlılığa sahip biriyim..ailemde şeker hastalığı var..Allah'ım n'olur beni bir gün bu güzellikten mahrum edicek illete düçar etme,AMİN lütfen koro!

5) “Arkadaşım sormayın artık şunları” dediğin şeyler



her zaman sorulardan hoşlanırım...bi mahzuru yok bence..soru sormak ilgilenmenin diğer bir adı..mümkünse soru yağmuruna tutabilirsiniz beni,tabi içinde gizli bir pohpohlama ibaresi yatan''tüm bunları nasıl başarıyorsun?'' türünden sorular elbette ki herkesin olduğu gibi benimde hoşuma gider.

6) Aynaya bakınca gördüğün ?



kendimi herkesin olduğu kadar beğenirim pek tabi..aynada kaş alma siyah noktalardan yağ fışkırtma gibi uğraşlar için oyalanırım..saçlarını elleriyle havaya kaldırıp şekşi öpücüklerin yakışacağı dudak hareketlerini arada kahkaha atmak için günaşırı yaparım,bir de komik yüz mimikleri,şaşkınlık ifadeleri gibi daima bu tür mimiklerle yaşadığım için nasıl göründüğümü merak ettiğim anlarda hep ayna çalışması yaparım :)
ama  bu soru sanırım kendini nasıl hissettiğimle ilgili..o açıdan bi daha cevaplayınca: ben çok neşeli,çok güçlü bir karaktere sahibim daima..kırılganlığımı,hassaslığımı bile yeri geldiğinde beklenmedik bir silaha dönüştürebilirim..gururlu bir yazpım varmı bilmiyorum ama daha çok yüzsüzlüğe ,arsızlığa vurup gülüpgeçebilen,kin tutmayan ama samimiyetsizliklere,uyuz olduğu her bir nalete dokundurmadan,içini dökmeden edemeyen biriyim..

7) Kendini okutan blog dediğin:
 
arkadaşlarımın ki referans olmak üzere başladım surf yapmaya..özgün ifadelerle dolu yazıların yer aldığı şiirimsi bloglar,sözünü lafını çekinmeden oluşturulmuş bloglar,görsellik temalarının benim için fazla bir ehemmiyeti yok,içeriğiyle ilgilenirim daima..her konu ilgimi çekebiliyor bazan..orjinalliği dikkatimi çeksin yeter ki..
 
8) Bu blog sahibini nerde görürsün ?



sabah çocuklarımı yürüyerek kreşe götürüyorum,hava yeterince ılıksa öğleden sonra mahalle civarında birini tercih edip parklara gidiyorum..arada pazar,market,arkadaş ziyareti de oluyor..haftasonları mutlaka hayvanat bahçesi ve yine çocuklara yönelik netür etkinlik varsa oraya akıyoruz...
 
bende nafiye hanımcım sizi mimliyorum..buyrun sorular burda...sevgilerimle...

Misafircilik üzerine anılar..




Çarşamba akşamı Türkiye'den yeni gelen dostlarımıza misafir olduk.çocuklar kadar bende heyecanlı, neşeli biraz da tuhaf hissettim neden se kendimi.son zamanlarda o kadar çok misafir ağırlamıştım ki uzunca bir aradan sonra ilk defa bu sefer biz davetliydik yemeğe..


12 yaşındaki Bahadır'la başladığı American kolejini konuştuk uzun uzun,3 yaşında ki Safa bizim bıcırıklarla pekbi sıkı fıkı oldu hemen 3-5 görüşmede,akşam boyu durmak bilmeden oyunlar oynadılar,yemek yeme meyve yeme molası bile onun için çabucak bitmesi gereken oyunun kaçıvereceğini sandığı sıkıntılı bir süreçti:))gülden'in uyumlu yönlendirmeleriyle,ibrahim'in enerjik hareketleriyle gidene kadar eğlendiler durmadan Safa'yla..hülya cık orda burda ortama ayak uydurmaya çalışıyor,hem yiyor hem turluyordu..Mine hanım bölümünü 1.likle bitirmiş bir edebiyat öğretmeni..her fırsatta ne denli güzel sohbetler edebileceğimizi tahmin etmişsinizdir..okuduğumuz ortak kitaplar,yazarlar üzerine,çocuklarımızın eğitimi üzerine..tabiki eğitimci, anne ve ilgi alanlarının örtüştüşmesi demek ortak paydaların çok olduğu bir durum demek..çoğunlukla aynı bakış açısına da sahip olmak kaçınılmaz..üsküp'te yaşadığım nahoş arkadaş darbelerinden sonra öyle güzel bir zamanda hoşgelişle geldiler ki dilerim güzel anılar bizleri bekliyordur..

işte öyle bir akşamda öyle güzel bir sofra donattı ki Mine hanım,''soda varmıydı acaba'' sorusuna maruz bırakacak türden bir sonla kalktım masadan..
ben tabi ki: ''ekmek almayayım ağır kaçıyor da'' deyip,yemekleri tabağına tepeleme almadan yani çaktırmadan, önce çocukların malum bitiremediklerini 
 '' ziyan olmasın efendim'' kibarlığında sıyıran,''ama olmadı''ısrarlarına''peki ama fazla olmasın lütfen''gereksiz uyarısında bulunabilen,lezzetli yemeklerin sahibinin emeğini ön plana çekerek öve öve yemeğin tadını çıkaran biriyimdir.. haksızmıyım; 2 günlük bir önhazırlıkla titizlikle yapılan caanım yemeklerin beğenildiğini görmek hangi aşçıyı memnun etmez? sosundan, baharatından, tuzundan,türünden de bahsedile bahsedile yenilir ki değerlendirme tam olsun,sevilenler vurgulansın, afiyet olsun!

tabağında ayıklanmış yemek artığı görmek,nedenini bir türlü anlıyamadığım bir lokmanın illa ki bırakılarak '' aa vallahi çok geldi '' denmesi ( bir lokma ya bir ! ),aynı şekilde bardakta birkaç yudum bırakılarak kompozisyona uygun hareket edilmesi hangi nezaket kuralına uyuyor biri bana n'olur söylesin..yavrum tabağını bitir diyen bu nezaket abideleri öncelikle bakışlarını sadece kendi tabaklarına çevirmelilerdir yorumunda da bulunmadan edemicem!

benim nezaket anlayışıma gelince; eğer bir akşam yemeğine davetliysen ;

*yemeğe tok gidilmemesi

*yemek servislerinden önce samimi isteklerde bulunulması

*yiyebileceğin kadarının alınıp,bitirilmesi ne dikkat etmek çok saygılı bir davranış bütünlüğüdür.



bu üç ayrıntının sözünü etmek her ne kadar gülünç,basit ve gereksiz gibi gözükse de samimiyet çerçevesinde olan herşey eleştirilmemesi gerek küçük pürüzlerdir amma velakin 2 tane zilli hanım (zilli diyorum çünkü ev hanımlığı ve annelikten daha çok gezmeyi iş edinmişler kendilerine de çok ses çıkardıklarından zilliler bana göre ) 2 senedir ev sahipliklerinden de misafirliklerinden de kafayı yemiş biri olarak bu eften püften konudan bahsetmek lüzumunu en sonunda gördüm..siz bana bakmayın terliğimi havada gördüler onlar ( yanlış anlaşılmasın mecazi olarak ).neyse nezaket diyordum ya bu çok lazım vasf-ı güzide her hanımefendinin üzerinde letafetini artıracak bir ayrıcalıktır..insanlıktır aynı zamanda.bugün Genç Beyin dergisinde okuduğum bir yazı yer etmiş zihnimde şöyle diyordu :

'' İNSANLA İNSAN ARASINDA FARK VARDIR,
DEMİRDEN NAL DA YAPARLAR,KILIÇ TA! ''



sevgilerimle...

11 Kasım 2009 Çarşamba

gecenin bir yarısı neden mi uyanılır?


11 kasım annemin doğum günü..sabah onunla uzun uzun telefonda sohbet ettikten sonra ne yapıp etmeliydim de onu bu özel günün de azıcıkta olsa sevindirmeliydim..günlük telaş ancak çocuklar uyumaya başlayınca duruluyor..aksilik o ya dün gece hülyacığımın kısa kısa uyanma nöbetlerinden birinde benim de içim geçivermiş..iyi yorulmuş olacağım ki kalkamadım bir türlü ama 3- 4 saatten fazla da uyuyamıyorum genelde..muhtemelen ibrahim'in boşalan süt bardağına yenisini hazırlamak için uyanmıştım,uzunca uyumuş olacağım ki hemen daha da fazla geç kalmadan yani yeni gün başlamadan anneme mesajını yazıp,çizip ulaştırmalıydım..tabi ilhamın gelmesi için önce iştaha yol veririm her zaman :))herkesin yemek borusu var benim iştah borum..Allah'ım ne de muhteşem yaratmışsın her bir nimeti diye diye,hissede hissede yerim her zaman ben..misafirlikte çayın yanına simit peynirmi konmuş sadece of of o ne tatlı ikramdır,benim için fazla özel hazırlıklara gerek yoktur aslında..çayımın şekeri bol olsun o yeter!her neyse önce mutfakta iki tabağa bir güzel meyvelerimi doldurdum.neler mi? 2 kivi,1 + önceden yarım kalmış bir elma daha,1 mandalina,
1 portakal ve de 1 muz...hem yer hem düşünürüm..yemeye başlarken yazmaya da başlarım..
geçen sene ilk defa farklı olarak arkadaşlarıma isimlerinin baş harfleriyle dizeleri başlayan şiirler yazmıştım..ben de yer etti bu alışkanlık..çocukluğunu manilerle,dizeleri kafiyeli aynı nakaratlı şiirler,şarkılar içinde büyümüş biri olan bana ,böylesi şiirler yazmak çok eğlenceli geliyor..çocukça bir yandan bir yandan da sevdiğim kişiye söylemek istediklerimi isminde toparlamış olmak ayrı bir anlamlı geliyor bana..
annem içinde aynısını yaptım..
gülden de ananesi için kağıdın bir yüzüne rengarenk çiçekler çizdi yanına da boydan aşağı her bir renkten kalpler kesip yapıştırdı..güldenim hiç yorulmaz maşallah çevirdi arka sayfayı devam etmek istedi,bir kraliçe çizdi son kalbi ni de yanına yapıştırdı o da olacak ya annemin en sevdiği renk; mor.resmi bilgisayarımın kamerasında alelade çekip şiirime iliştirdim:
mor kalpli kraliçeye ismine münhasır bir şah-eser ortaya çıkmış oldu.
tüm gün anneme facebook tan tebrik mesajı geldi benim jestim de en sonuncusu oldu sanırım.sabah ilk işi eminim şöyle bir bakmak olur maillerine ve yine eminim gözlerine ve gönlüne dolan mutluluk yüzüne tüm gün yansıyan kocaman bir gülümseme etkisi bırakacak..
ah ne kadar ince düşünceli biriyim;aahhh keşke bir de o eski ince belli kişi olsam :(((
bir gün oturup sadece onu yazmak istiyorum,sayfalarca yazsam yine bıkmam okuyanların ise ağızları açılacak kadar imrenilecek bir hayat öyküsü duymuş olacaklarından da kuşkusuz eminim..

Bu gün ise ayrı bir heyecan var bende..çünkü gül kızım kreşinde bir etkinliğe katılacak..öyle saf kalpli öyle çekingen,utangaç biri ki ürkek bir ceylan adeta..ama büyüdükçe başkalaşıyor..biz ona ingilizce yükleme yapaduralım o bir yandan da çaktırmadan kreşte oynarken söyledikleri makedonca şarkıları söylemeye bile başlamış..bugün tüm kreşte büyük bir etkinlik, kutlama var..kreşin kuruluşunun tarihiymiş..beyaz bir papatya olacak tüm çocuklar,gülden'im de..şarkısının söylenişi şöyle:

''Nie sme si deçinia, fateni za raçinia
Veseli,nasmeani, sekogaş raspeani
Ayde sega skokni ti,napred, nazad zastani! ''

Allah'ım böyle güzel günler görmek te nasipmiş..geçen gün saçlarını iki yandan örerken öyle duygulandım ki..sanki annem ben oldum ;kızımı apayrı duygularla hissettim,annemi ise bambaşka! ..
annecim galiba artık gitgide ben en çok   sen oluyorum ...
sevgilerimle..

10 Kasım 2009 Salı

eğer beni sual eden olursa;şeker söyle,kaymak söyle,bal söyle!

sanırım insanın şu ömrü hayatında yapıp ettiği,ürettiği en güzel eser evlatları oluyor!benimde  işte şekerim,balım, kaymağım !


                                            GÜLDEN


                                          ibrahim




                                          hülyacık

9 Kasım 2009 Pazartesi

selam herkese!


     


 Henüz ilkleri yaşıyorum blogger aleminde....gözlerime dolan binbir güzellikle artmaya devam ediyor evrenim..biriktirdiklerime dönüp,eskileri rafa dizmek istemiyorum ya,o yüzden anca yavaş yavaş dökülüyor inci taneleri..ah sormayın gitsin bir de fotoğraf makinamın tamir işi var..tam da çekip,çekiştirip göstermenin zamanıydı :( neyse, elbet bir hal çaresi bulunur elbet..tatlı yiyelim tatlı konuşalım efendim..fındıklı üzümlü kekimden ısırıklardan sonra yine pek bi keyifliyim..bol dinlenceli,rahat bir haftasonundan sonra,heyecanlı bir pazartesi ertesinde yeni bir gün gelsin  bakalım ne yenilikleri de yaşatacak göreceğiz..pc 'sinin başında zaman geçirmeyi pek bi seven ben azıcık ta olsa bi yararı olur belkim diye pek bi şirin güzellikleri hemi de derken radyasyon tutucuları; bahsi geçen kaktüsçüklerinin zerafeti eşliğinde blogumu şekillendirmeye çalışıyorum..oğluşumun çiş nöbetleri,kızlarımın süt ziyafeti,terli üst baş değişimi,battaniye muharebeleri kontrolü derken hepsi muntazam ardıardına bitmek bilmiyor..sağlık olsun yeter ki..kurban olsun anneleri onlara..nasıl bir bebek ilk adımlamalarında yoğun bir ilgi alaka ister yaa ben de elinden parmak uçlarından tutulmayı beklediğimi itiraf edeyim..tanışmak dileğiyle,paylaşacak dünya kadar şey var bundan eminim..
sevgilerimle

8 Kasım 2009 Pazar

sweet november!


      Her sonbaharda bir başka güzelliğe bürünür doğa,yeşili ayrı bir güzelken,sarıya,turuncuya,kırmızıya kendini bırakmış ağaçlar adeta yeni elbiselerini heyecanla giyinmiş ,yağmurla, rüzgarla dost yeryüzünün güçlü bekçileridir bana sorarsanız..her şeye şahitlik eden onlardır aslında..herkesin ekmeğine sürecek kadar derdi varken derdini gönlünde,kafasında,mimiklerinde gizli taşıyan yola düşmüş her bir adım sahibine kol kanat gerer de güçlü kökleriyle sımsıkı yerine bağlanmış,göğe doğru uzanan kollarıyla da ne de çok şey anlatmaktadır  bize..orda öylece durmalarıyla hayatın binbir anına,olayına tanıklık etmeleri inanılmaz bir efsaneye dönüştürür onları...
    
 ağaç! yüzyıllık yaşanmışlığınla neler saklıyorsun kim bilir..kimbil(e)bilir ki senin gerçek değerini..kıymet bildiğimiz ne var ki şu hayatta,sende o olmayanlardan biri olasın..
    hele hele bazı mülteciler gelir uzanır da sana ,daha yakınına, ama yapıp ettikleriyle akıl ermez hayalperestliklerine seni de ortak koşarlar da dünya aleme duyurmak, gözlerinin içine sokmak isterler bıçak darbesiyle kesip izi kalsın diye oyduklarını..çoğu zaman iki harf ve sembolden öteye de gitmez ya bu edepsizlikleri hiç kimseler etrafta yokken kısa bir an içinde olup biter eşsiz kazı hatıraları..ilan-ı dertlerinin yegane panosu tutmakla seni ,kendilerince de değerli kılıyorlardır kim bilir!
    
Yine neyi düşünüyordum,neler yazdım..hep böyle olur daima..aklımda bin bir ayrıntı,kazanda kaynayan çorba misali fokurdarken hiiiç alakası olmayan şeyler yaparken buluveririm çoğu zaman kendimi..aslında iyi bir nefes alma metodu ..daima iyi gelir..bir süreliğine hayatın hummalı uğraşları arasından çekip kurtarır ,dinlendirir..dinlenmek için gözleri uzun uzun kapamak,yeterince dinlenemedim uykularında atmak yorgunluğu... çoğu zaman işe yaramaz öyle değil mi?..güzel şeyler düşünmek,farklı işler peşinde olmak harika bir motivasyon olur öyle bir enerjiyle geriye dönerki taze mutluluğunuzla artık sorumluluklarınıza daha bir titizlikle, heyecanla, umutla sarılırsınız..anneyseniz eğer kendinize değer vermenin,hayatta arayarak bulmaya çalışmanız gereken türlü türlü anlamlar ordusu olduğunu bilmeniz,sadece size ait çok özel bir evrene sahip olduğunuzu hissetmeniz çok önemlidir..sevgiyle dolu bakışlarınız önce içinize dönük olsun,nasıl olsa çevrenize saçılacaktır...

  haa birde unutmadan malum mevsim normalliği;yağmur yağarken şıpır şıpır, o hışır hışır ,sapsarı güzelim yaprakların üzerinden düşünceli düşünceli yürürken daha bir dikkatli adımlayın,olur da size güzelim sonbaharda güzelim bir ağacın altından tam da geçerken yeri göğü bir ediverir de anlayamadan yağmurun ıslaklığını misilleme test ederseniz!aman tabanlara pür dikkat!!bir madurun son sözleri olsun bunlar..
   sevgilerimle....

16 Ekim 2009 Cuma

anne blogger oldum ;)


eyy blog aleminin güzel insanları!aranıza katılma fikrini nihayet kabul etme kararlığında sıvadım kolları,yepyeni paylaşımlar adına,hoş gelişle geliyoruuummm.benden önce -benden sonra bir farkı olsun hayatın diye diye nice dost gönlünü yurt bildim,samimiyetin en koyusuyla tanıştım ve devam ediyor sevgili arkadaşlarımın listesinin uzaması..artarak adım adım arşınlıyorum her defasında yaşamı.
rengarenk, dolu dolu, neşeli ve eğlenceli!

kayıt başlasın o halde:

3,2,1 motor!