19 Kasım 2009 Perşembe

Misafircilik üzerine anılar..




Çarşamba akşamı Türkiye'den yeni gelen dostlarımıza misafir olduk.çocuklar kadar bende heyecanlı, neşeli biraz da tuhaf hissettim neden se kendimi.son zamanlarda o kadar çok misafir ağırlamıştım ki uzunca bir aradan sonra ilk defa bu sefer biz davetliydik yemeğe..


12 yaşındaki Bahadır'la başladığı American kolejini konuştuk uzun uzun,3 yaşında ki Safa bizim bıcırıklarla pekbi sıkı fıkı oldu hemen 3-5 görüşmede,akşam boyu durmak bilmeden oyunlar oynadılar,yemek yeme meyve yeme molası bile onun için çabucak bitmesi gereken oyunun kaçıvereceğini sandığı sıkıntılı bir süreçti:))gülden'in uyumlu yönlendirmeleriyle,ibrahim'in enerjik hareketleriyle gidene kadar eğlendiler durmadan Safa'yla..hülya cık orda burda ortama ayak uydurmaya çalışıyor,hem yiyor hem turluyordu..Mine hanım bölümünü 1.likle bitirmiş bir edebiyat öğretmeni..her fırsatta ne denli güzel sohbetler edebileceğimizi tahmin etmişsinizdir..okuduğumuz ortak kitaplar,yazarlar üzerine,çocuklarımızın eğitimi üzerine..tabiki eğitimci, anne ve ilgi alanlarının örtüştüşmesi demek ortak paydaların çok olduğu bir durum demek..çoğunlukla aynı bakış açısına da sahip olmak kaçınılmaz..üsküp'te yaşadığım nahoş arkadaş darbelerinden sonra öyle güzel bir zamanda hoşgelişle geldiler ki dilerim güzel anılar bizleri bekliyordur..

işte öyle bir akşamda öyle güzel bir sofra donattı ki Mine hanım,''soda varmıydı acaba'' sorusuna maruz bırakacak türden bir sonla kalktım masadan..
ben tabi ki: ''ekmek almayayım ağır kaçıyor da'' deyip,yemekleri tabağına tepeleme almadan yani çaktırmadan, önce çocukların malum bitiremediklerini 
 '' ziyan olmasın efendim'' kibarlığında sıyıran,''ama olmadı''ısrarlarına''peki ama fazla olmasın lütfen''gereksiz uyarısında bulunabilen,lezzetli yemeklerin sahibinin emeğini ön plana çekerek öve öve yemeğin tadını çıkaran biriyimdir.. haksızmıyım; 2 günlük bir önhazırlıkla titizlikle yapılan caanım yemeklerin beğenildiğini görmek hangi aşçıyı memnun etmez? sosundan, baharatından, tuzundan,türünden de bahsedile bahsedile yenilir ki değerlendirme tam olsun,sevilenler vurgulansın, afiyet olsun!

tabağında ayıklanmış yemek artığı görmek,nedenini bir türlü anlıyamadığım bir lokmanın illa ki bırakılarak '' aa vallahi çok geldi '' denmesi ( bir lokma ya bir ! ),aynı şekilde bardakta birkaç yudum bırakılarak kompozisyona uygun hareket edilmesi hangi nezaket kuralına uyuyor biri bana n'olur söylesin..yavrum tabağını bitir diyen bu nezaket abideleri öncelikle bakışlarını sadece kendi tabaklarına çevirmelilerdir yorumunda da bulunmadan edemicem!

benim nezaket anlayışıma gelince; eğer bir akşam yemeğine davetliysen ;

*yemeğe tok gidilmemesi

*yemek servislerinden önce samimi isteklerde bulunulması

*yiyebileceğin kadarının alınıp,bitirilmesi ne dikkat etmek çok saygılı bir davranış bütünlüğüdür.



bu üç ayrıntının sözünü etmek her ne kadar gülünç,basit ve gereksiz gibi gözükse de samimiyet çerçevesinde olan herşey eleştirilmemesi gerek küçük pürüzlerdir amma velakin 2 tane zilli hanım (zilli diyorum çünkü ev hanımlığı ve annelikten daha çok gezmeyi iş edinmişler kendilerine de çok ses çıkardıklarından zilliler bana göre ) 2 senedir ev sahipliklerinden de misafirliklerinden de kafayı yemiş biri olarak bu eften püften konudan bahsetmek lüzumunu en sonunda gördüm..siz bana bakmayın terliğimi havada gördüler onlar ( yanlış anlaşılmasın mecazi olarak ).neyse nezaket diyordum ya bu çok lazım vasf-ı güzide her hanımefendinin üzerinde letafetini artıracak bir ayrıcalıktır..insanlıktır aynı zamanda.bugün Genç Beyin dergisinde okuduğum bir yazı yer etmiş zihnimde şöyle diyordu :

'' İNSANLA İNSAN ARASINDA FARK VARDIR,
DEMİRDEN NAL DA YAPARLAR,KILIÇ TA! ''



sevgilerimle...

1 yorum:

  1. Hay agziniza saglik Senay Hanim, tabakta birakilan lokmalar konusunda tamamen paraleliz. Sevgiyle... ;)

    YanıtlaSil

ee,siz nedersiniz?