20 Kasım 2009 Cuma

bizim için cuma nın anlamı...



cuma sabahları daima güzel anılarla doludur,öyle güzel bir gündür ki güzel geçmesi için dünya alem birlik olur adeta..bu sabahta civcivlerimle marş marş,şarkı türkü,soru cevap,kıkırdama gülmece eşliğinde yol alıyoruz kreşimize doğru,evden dışarı adım atmanın o güzel canım havanın yüzlerimize tatlı tatlı çarpmasının,işine gücüne bizler gibi koşturan insanların temposuna eşlik edercesine varıyoruz en sonunda kreşimize..öyle alıştık,öyle eğleniyoruz ki artık ayrı ayrı,son adımlarımız koşturmacaya dönüşüyor ibrahim de gülden de önce ben giricem sınıfıma önce ben! tartışmalarını daima gülden kazanıyor,eğlenceyi kaçırıcam anne diye diye de hızımıza hız katarız hergün..bugünse ana kapının hemen ardında bahçenin girişindeki sarı yapraklarla dolu güzelim ağaçlar bizi yapraklarını adeta yerlere yağdırırcasına karşıladılar..öyle hoş bir andı ki attık kendimizi bahçeye kollarımızı açtık dönüyoruz ağaçların altında,yaprak yakalamaya çalıştık anın zevki yüzlerimize yayıla yayıla..onlar yakalayamayınca hemen bir destek hoppalasıyla yere uzanan dalları sallayıp yeni yaprakları yağdırdılar üzerlerine sırayla..o tatlı anın büyüsüne kapılmıştık,keyfimize diyecek yoktu..tadında bıraktık eğlenceyi yine yarıştık kapıyı açmada..
yine güzel bir sabah sonrası güzel bir kapanışla karşıladık haftasonunu,öğleye kadar onlar kuzu kuzu arkadaşları,öğretmenleriyle birlikte oldular..hülyacıkla geceden kalma annesi yarım kalmış düşlerini kovalama telaşsızlığında mışıl mışıl öğleyi buldular..evde macera devam eder,artar eksilmez sevinçler,birbiri ardına eklenir nice güzel günler,babamıza doyamadığımızdan haftasonunu iple çeker minik gönüller,yüreğinde sevgi taşıyan herkese benden haftasonu boyunca diliyorum  sıcak ,samimi gülüşler,katıksız sevinçler...
sevgilerimle

19 Kasım 2009 Perşembe

''mim''



evvett,blogger olmamın yegane nedeni :canım arkadaşım esra beni mimlemiş..bir yılın özeti gibi bir şey mimlenmek..hemen sorularımı cevaplıyayım:
1) Bloğuma neden bu ismi verdim ?
önce ne isim vereyim ne isim vereyim diye düşünürken,beynim aynı anda yüzlerce temayı uçuşturdu zihnimde,matrix'in şifreleri akıyor gibi hissettim bir an..blogumun adı kendimce olmalıydı,yaşantımı özetlemeliydi,bir enerjisi,çekim gücü,albenisi olmalıydı,sıradan olmamalıydı..anneliğimya da öğretmen oluşum' dan ziyade içinde kendinin dahi sayısını kestiremediği  sayısız kimlik barındırmalıydı,çünkü farkedildiğinde her bakış sahibi bişeyler bulabilmeliydi..illa ki paylaşıma açık oluşumu,hümanistliğimi ele vermeliydi..3 sayısı içeren bikaç söz grubu denedikten,olmadıktan sonra çok bilinen bu isim ortaya çıkıverdi..

2) Bloğu yazarken attığım star tribi?

yazarken yer,içer keyiflenirim..aquarius'um ya bol sıvı tüketirken görebilir herkes beni..mineral water,nescafe içerim genelde..gece yazabiliyorum..yavrularımın gece maceralarına gülerek koşuyorum,çünkü hiçbiri kendi derdinden haberi yok ben se ne çok onlarla doluyum,her birinin her  tribini bizzat star tribi!

3) En son satın aldığın garip şey ?



çocukların renkli kağıtları çok çabuk bitmeye yüztutuyor hemen kırtasiyelerde bulurum kendimi,boyalarını,ufak tefek gereçlerini yedeklerim hemen..enteresan eşyalar bulmakta üstüme yoktur,insanlar genelde girdikleri dükkanda ihtiyaçları olan şeye odaklanırken ben optik tarayıcı misali gözden geçiririm tüm eşyaları..yakınlarda makedonya ya ait şeylerle dolu bir mini marketten 5 cm çapında macedonia amblemi aldım.iğneledim askeri yeşili uçarı çantama..ayrıca iki kırmızı biberden kalp ortaya çıkan bir resimden oluşuyor bu rozet.. I LOVE MACEDONIA!

4) Şeker gibi olduğun anlar :
 kanımdaki şeker oranına eş düzeyde tatlılığa sahip biriyim..ailemde şeker hastalığı var..Allah'ım n'olur beni bir gün bu güzellikten mahrum edicek illete düçar etme,AMİN lütfen koro!

5) “Arkadaşım sormayın artık şunları” dediğin şeyler



her zaman sorulardan hoşlanırım...bi mahzuru yok bence..soru sormak ilgilenmenin diğer bir adı..mümkünse soru yağmuruna tutabilirsiniz beni,tabi içinde gizli bir pohpohlama ibaresi yatan''tüm bunları nasıl başarıyorsun?'' türünden sorular elbette ki herkesin olduğu gibi benimde hoşuma gider.

6) Aynaya bakınca gördüğün ?



kendimi herkesin olduğu kadar beğenirim pek tabi..aynada kaş alma siyah noktalardan yağ fışkırtma gibi uğraşlar için oyalanırım..saçlarını elleriyle havaya kaldırıp şekşi öpücüklerin yakışacağı dudak hareketlerini arada kahkaha atmak için günaşırı yaparım,bir de komik yüz mimikleri,şaşkınlık ifadeleri gibi daima bu tür mimiklerle yaşadığım için nasıl göründüğümü merak ettiğim anlarda hep ayna çalışması yaparım :)
ama  bu soru sanırım kendini nasıl hissettiğimle ilgili..o açıdan bi daha cevaplayınca: ben çok neşeli,çok güçlü bir karaktere sahibim daima..kırılganlığımı,hassaslığımı bile yeri geldiğinde beklenmedik bir silaha dönüştürebilirim..gururlu bir yazpım varmı bilmiyorum ama daha çok yüzsüzlüğe ,arsızlığa vurup gülüpgeçebilen,kin tutmayan ama samimiyetsizliklere,uyuz olduğu her bir nalete dokundurmadan,içini dökmeden edemeyen biriyim..

7) Kendini okutan blog dediğin:
 
arkadaşlarımın ki referans olmak üzere başladım surf yapmaya..özgün ifadelerle dolu yazıların yer aldığı şiirimsi bloglar,sözünü lafını çekinmeden oluşturulmuş bloglar,görsellik temalarının benim için fazla bir ehemmiyeti yok,içeriğiyle ilgilenirim daima..her konu ilgimi çekebiliyor bazan..orjinalliği dikkatimi çeksin yeter ki..
 
8) Bu blog sahibini nerde görürsün ?



sabah çocuklarımı yürüyerek kreşe götürüyorum,hava yeterince ılıksa öğleden sonra mahalle civarında birini tercih edip parklara gidiyorum..arada pazar,market,arkadaş ziyareti de oluyor..haftasonları mutlaka hayvanat bahçesi ve yine çocuklara yönelik netür etkinlik varsa oraya akıyoruz...
 
bende nafiye hanımcım sizi mimliyorum..buyrun sorular burda...sevgilerimle...

Misafircilik üzerine anılar..




Çarşamba akşamı Türkiye'den yeni gelen dostlarımıza misafir olduk.çocuklar kadar bende heyecanlı, neşeli biraz da tuhaf hissettim neden se kendimi.son zamanlarda o kadar çok misafir ağırlamıştım ki uzunca bir aradan sonra ilk defa bu sefer biz davetliydik yemeğe..


12 yaşındaki Bahadır'la başladığı American kolejini konuştuk uzun uzun,3 yaşında ki Safa bizim bıcırıklarla pekbi sıkı fıkı oldu hemen 3-5 görüşmede,akşam boyu durmak bilmeden oyunlar oynadılar,yemek yeme meyve yeme molası bile onun için çabucak bitmesi gereken oyunun kaçıvereceğini sandığı sıkıntılı bir süreçti:))gülden'in uyumlu yönlendirmeleriyle,ibrahim'in enerjik hareketleriyle gidene kadar eğlendiler durmadan Safa'yla..hülya cık orda burda ortama ayak uydurmaya çalışıyor,hem yiyor hem turluyordu..Mine hanım bölümünü 1.likle bitirmiş bir edebiyat öğretmeni..her fırsatta ne denli güzel sohbetler edebileceğimizi tahmin etmişsinizdir..okuduğumuz ortak kitaplar,yazarlar üzerine,çocuklarımızın eğitimi üzerine..tabiki eğitimci, anne ve ilgi alanlarının örtüştüşmesi demek ortak paydaların çok olduğu bir durum demek..çoğunlukla aynı bakış açısına da sahip olmak kaçınılmaz..üsküp'te yaşadığım nahoş arkadaş darbelerinden sonra öyle güzel bir zamanda hoşgelişle geldiler ki dilerim güzel anılar bizleri bekliyordur..

işte öyle bir akşamda öyle güzel bir sofra donattı ki Mine hanım,''soda varmıydı acaba'' sorusuna maruz bırakacak türden bir sonla kalktım masadan..
ben tabi ki: ''ekmek almayayım ağır kaçıyor da'' deyip,yemekleri tabağına tepeleme almadan yani çaktırmadan, önce çocukların malum bitiremediklerini 
 '' ziyan olmasın efendim'' kibarlığında sıyıran,''ama olmadı''ısrarlarına''peki ama fazla olmasın lütfen''gereksiz uyarısında bulunabilen,lezzetli yemeklerin sahibinin emeğini ön plana çekerek öve öve yemeğin tadını çıkaran biriyimdir.. haksızmıyım; 2 günlük bir önhazırlıkla titizlikle yapılan caanım yemeklerin beğenildiğini görmek hangi aşçıyı memnun etmez? sosundan, baharatından, tuzundan,türünden de bahsedile bahsedile yenilir ki değerlendirme tam olsun,sevilenler vurgulansın, afiyet olsun!

tabağında ayıklanmış yemek artığı görmek,nedenini bir türlü anlıyamadığım bir lokmanın illa ki bırakılarak '' aa vallahi çok geldi '' denmesi ( bir lokma ya bir ! ),aynı şekilde bardakta birkaç yudum bırakılarak kompozisyona uygun hareket edilmesi hangi nezaket kuralına uyuyor biri bana n'olur söylesin..yavrum tabağını bitir diyen bu nezaket abideleri öncelikle bakışlarını sadece kendi tabaklarına çevirmelilerdir yorumunda da bulunmadan edemicem!

benim nezaket anlayışıma gelince; eğer bir akşam yemeğine davetliysen ;

*yemeğe tok gidilmemesi

*yemek servislerinden önce samimi isteklerde bulunulması

*yiyebileceğin kadarının alınıp,bitirilmesi ne dikkat etmek çok saygılı bir davranış bütünlüğüdür.



bu üç ayrıntının sözünü etmek her ne kadar gülünç,basit ve gereksiz gibi gözükse de samimiyet çerçevesinde olan herşey eleştirilmemesi gerek küçük pürüzlerdir amma velakin 2 tane zilli hanım (zilli diyorum çünkü ev hanımlığı ve annelikten daha çok gezmeyi iş edinmişler kendilerine de çok ses çıkardıklarından zilliler bana göre ) 2 senedir ev sahipliklerinden de misafirliklerinden de kafayı yemiş biri olarak bu eften püften konudan bahsetmek lüzumunu en sonunda gördüm..siz bana bakmayın terliğimi havada gördüler onlar ( yanlış anlaşılmasın mecazi olarak ).neyse nezaket diyordum ya bu çok lazım vasf-ı güzide her hanımefendinin üzerinde letafetini artıracak bir ayrıcalıktır..insanlıktır aynı zamanda.bugün Genç Beyin dergisinde okuduğum bir yazı yer etmiş zihnimde şöyle diyordu :

'' İNSANLA İNSAN ARASINDA FARK VARDIR,
DEMİRDEN NAL DA YAPARLAR,KILIÇ TA! ''



sevgilerimle...